Dilekçe Hayalcisi

Dilekçe HayalcisiDilekçe HayalcisiDilekçe HayalcisiDilekçe Hayalcisi
  • Ana Sayfa
  • Şiirler
    • Aşk Kadın
    • Söz Verilen Masumiyet
    • Ulaşmamış Mektuplar
    • Dilekçeli Şiirler
    • Hayalli Şiirler
    • Sebepsiz Şiirler
    • Çocukca Şiirler
    • Özlemli Şiirler
  • Denemeler
    • Denemeler
  • Pazar Sohbetleri
    • Ruhsal Sorulara Pencere

Dilekçe Hayalcisi

Dilekçe HayalcisiDilekçe HayalcisiDilekçe Hayalcisi
  • Ana Sayfa
  • Şiirler
    • Aşk Kadın
    • Söz Verilen Masumiyet
    • Ulaşmamış Mektuplar
    • Dilekçeli Şiirler
    • Hayalli Şiirler
    • Sebepsiz Şiirler
    • Çocukca Şiirler
    • Özlemli Şiirler
  • Denemeler
    • Denemeler
  • Pazar Sohbetleri
    • Ruhsal Sorulara Pencere

Soframızdaki Ruhsal Besinlerimiz Üzerine

Ruhun Gönlün Duygunun Aklın ve İmanın Besini Nedir Soframızda





Varoluşsal durumun içindeki kendimle, kendime insana yolculuk 


  

Hayat yaşam sürdüğümüz maddesel birçok nesnenin ve görevin kıskacında bize sunduğu alanlardan ibaret gibi geliyor, ne zaman kendi dışımdan sessizlikle insani bir bakışla kendime yönelmeye dem tutsam sorular ve sorulara muhatap tanımlar geliyor zihnime   



İnsan;  

Bedenin hareket kabiliyeti derecesinde keşif ve deneysel sandığı hayatın içinde en derinde bulunana ulaşmakla Aşk olunmuş varlık   


Yaşam; 

İnsani kabul ve gereksinimlerin sunulduğu alanlar bütünü  


İçsel keşif;  

Burada kolay tanım hayli zor. Çok gerilere dönmeden durum ve an üzerinden tasvirin kolaylığından yardım alarak, yaşamsal alanda varlığı devam ettirebilmek adına besin ihtiyacı duyan varlık olan insan için besine ulaşmak ve bünyeye besini ikram etmek görevsel bir hareket. Lakin insan olmanın doğası ve işlenişi yaradılışı gereği besinin özüne ihtiyaç duyuş var sofası çöp özü şifa evet sanırım bu olmalı tabir. 

Hayatın devamı için bedensel ve maddesel hareket alanı içinde tüm olaylara ve durumlara bu gözle bakmak gerek hissinin verdiği pencere ile içe yolculuk başlatmak. 

Gereksinim ve ihtiyaçları karşılanmış varlık olarak tadı ve özü neden mideye bırakıyoruz. 


Ne demek istiyorum, Rab insanı dünya üzerinde yaradılış serüveninde madde ile dolatmış hareket ve düşünce kabiliyeti ile sınıfın en maharetli halini insana sunmuş ve sınava tabi tutmak için bir alan açmış. Pencereden bakılınca durum bu olmalı ama burada da sorum şu Rab yarattığı bu varlığı sonsuzluk da var olacağı ile göndermiş olmalı bu âleme deneysel alana yani insan varlığının tüm dış özelliklerine hatta düşünme ve karar verme soyut alanlarında söz sahibi olan bir tanım olmalı   


Nedir bu?  


Ruh verilen asıl mucize. 


İş bunu bulmakla bitiyor mu tabi ki hayır ya nedir. Tüm hareket alanı ve yaşamsal keşifte insan varlığının asıl acıkan ve besine ihtiyaç duyan tarafı tamda burası ruh. 

Neden peki bedensel alanda Yaratıcının kurduğu sistem bize hiç bir şey sormadan eşsiz bir sistemle yenilen besinden özü ve sofayı ayırıp, bize ihtiyaç olanı kendi kategori ve değerlendirme ile sınıflayıp, görevini yerine getirirken. 

Yahut görsel duysal keşif sel öğrenimleri kaydet diye sormadan hareket alanındaki kolaylıkları bizde yer verirken insan varlığının bedensel durum içinde varlığını sürdürmesinde kolaylık ve sistematik işlerken   

Tüm özün ve gerçeğin hatta o ki sonsuz âlemde insan tanımının tek karşılığı ruh ile varoluş iken  


Burada işler neden bu denli karmaşık?  


Sınavın büyük sorularından birisi sanırım burada  

Konu üzerinde tamamlayıcı düşünmek gerekirse 


Ruh asıl öze ihtiyaç duyan katman buranın besini nedir demek delice ve gereksiz görünse de elzemliği çağlar boyu kendini birçok kez ispatlamış  

Ruh tüm etki ettiği alanlarda hem karar hem de karar ve durumlardan etkilenen şeffaf bir oluşum  Ruhsal alanda besin bulunmaması durumda insan tabiatına aykırı maddesellik dozunun en üst seviyelerine ulaştığı çevrede ve zamanda yeterince aşikâr 


Ruh, duygu ve inançla beslenen ve besinlerinin aslında kendi oluşturduğu fazlaca insan zihnini zorlayan bir döngüde  

Ruh alanında sağlıklı kalabilmek ve Rabbin verdiği özellikleri koruyup geliştirip hakiki insan olabilmenin yegâne yolunun duygu ve inanç ile ruhu besleyip, bu alanda yine duygunun ve inancın birleşimi ruhu keşfedebilmenin doğru yol olacağına inanıyorum.  

İnsan ruhsal alanını maddesel alanlardaki besinlerle beslemeye çalışırsa ne olur yâda besleyebilir mi bence çağın en büyük sorunlarından biri budur  

Günlük alışkanlıklar içinde bir sabah yâda daha çağın özellik kattığı Pazar sabahı kahvaltısında insan kendine besin keşfine çıktığında nerde neyle karışılacağını aslen işlenen geçmiş durumsal çıkarımlar üzerinden bilse de yine de yaradılışın verdiği cesaretle adımlıyor bu alanı   


Ve işin en büyük ironisi alanları anlatmak isterken üç boyutlu düşünmeye ve yazmaya odaklı iken bazen söz bir kapının önünde sessizlikle ne diyeceğini bilmemekle anlatılıyor aslında.   



Daha gündelik bir dil ile   


Yaşam içindeki serüvenimizde kendimizde taşıdığımız ruhun gereksinimlerini gözlemlemek isterken bile maddeye takılmanın maddeden öze ana tat ve lezzete ulaşamamanın nedenlerine takılıp kalan yine kısır döngü içinde sorularla ruhtan uzaklaşan olmamak gerek  


Bir sofrada kalbe dokunacak neler barındırmalı insan? 


Ruh kalp iman besini olarak daha insani bir yaşam için bunca hengâmenin içinde pazar kahvaltısında insan sofrasında neyi bulundurmalı nedir bizi insan yapacak soru tam bu sanki   


Gönlün duygunun aklın ruhun tüm katmanlarının ve imanın besini olması gereken ne olmalı soframızda    


Soru güzel çıkmışsa söz bitmeli bazen   


Sevgiyle … 





KANATSIZ VARILAMAYAN EŞİK

BURAYA KANATLARIYLA GELEN VAR MI?





Anlamı mahzenlerde gizli bir lügat üzerine bir soruyla yazmaya niyetsiz başlamak bu  

Sahiden, bu yola kanatlarıyla gelenler var mı? 

Arayış serüveninde klinik duruma ulaşmadan kişinin kendi ile sohbetine ket vurmadan sorulması gereken bir sual olduğu inancı taşıyarak sormak arzusu bu   


Hayat ve yaşam serüveni içerisinde kimlik belgesinin peşinde koşanlar tarafından tayin edilen, edilmek istenen ve yön gösterilen bu macerada insan nereye kendi kanatlarıyla varır ki?  

Şiir ve yazmak tamda buralarda devreye giriyor sanırım üstü kapalı mektupların, şiirlerin, yaşam macerasında kanatlarım olması arzusu duyduğumu itiraf edebilmenin şaşkınlığı  

Ölüm ve yaşam tezatlarının, uç duyguların maceranın en köşelerine itilip tozlanmaya bırakıldığı bir zamane yaşam kültürü içerisinde, yeniden nefsi isteklerin kenarlara bırakılıp Rabbe anlatacak güzel günlerin yaşanması emredilen günlerde ramazana oruca şükre kavuşmanın verdiği huzurla yeniden soruyorum  


Buraya kanatlarıyla gelen var mı?  


Kendi keşfine yolcu olmak arzusu taşıyan, şiiri ve yazılanları yolda bir nefes miktarı iç çekişle dile getirmeye niyetli bir âdemoğlu olma hayali aslında soruya sebep. Sorulanın tek cevap içermemesi keşfe niyetli olunan âlemin tek olmayışına işaret sanki. İnsan yaşam macerası içerisinde geldiği yâda getirildiği noktadan bakınca bazen körleşmişçesine donup kalabiliyor. Ve getirenlerin ilmek ilmek ördükleri ile bakılınca, pencere bulamayınca çatıya çıkıp atıveriyor kendini penceresiz kalışın kanatsızlık olduğunu öğrenmek adına   


Vaktin birinde bir söz, bir pencere çizmiştim yine iftardan sahura vakitlerde duvarlar içinde kalmanın verdiği bir iç çekişle  

“Aşk orucunun iftar sofrası “ kurulu bahçelerde olmanın hayali bu macerada insana kanatlarının olduğuna ikna için yeterli. Bütün arayış, bütüncül bakış tek ve sonsuz olana Rabbe ulaşacak bir eşiğin önünde yaşama hayali. Kanatsız o eşiğe varmanın yolunu bilen var mı sanmam, yeryüzü lügati “eşik“ lakin maddesel varlığın adımlarıyla ne ulaşılacak ne hayal edilecek bir mevki   


Olduğumuz yere kanatlarıyla gelmemiş olmanın bilinci, olmak isteyeceğimiz yere kanatsız varılamayacağının bilinci   

Çatıdan düşen, kanatsız olduğunu idrak eden ve maddesel yaşam macerası içinde vardığı varacağı hiçbir yerin sorulan soruya cevap olamayacağı idrakine varmış biri ile iç sohbette kanatları bulup ulaşımı mümkün bir eşiğin olduğunu kendine itiraf eden insanın tezat içeren kelimeleri bunlar   


İnsan sıfatını bedenlerde taşıyacak gereksinimlerin, hırdavat medeniyetinden mi Rabbani eşikten mi olduğunu ayırt etmek gerek. Kulluğun acizliğini ve kulluğun mucizesini iyi bilmek gerek. 


Yeryüzü bahsi insan, Aşk kapısının bahsi insan nedir bilmek gerek 

 

Ruhuna gökyüzünde gezinmeyi fısıldamayan insan sonsuz âlemde ne ister ne bekler ne umut eder ki, gizlenmiş mahzenlerde bir dille sorulan sorunun elbet cevabı yine mahzenlerin en yaşanası aşkın iftar sofrasında olduğunu bilmek gerekir.  


Rabbin insan için verdiği ikilik gerektiren bu serüvende ruh ve bedeni eşit çalıştırmadan sonsuz âlemde neyin beklediğini bilmenin de bir izahı elbet zor.   


Ezcümle;   

Ruhumun kanatlarının Aşk olduğunu bilmenin 

(sahibi Hakikiye Aşk, yeryüzünde vesile olana Aşk) verdiği cesaretle her söylenilen sözün sorulan sorunun yaşamsal döngüdeki çabanın Aşk eşiğine varacak izler olmasına gayretten başka çıkar yol yok   


Buraya kanatlarıyla gelenler var mı bilmem lakin;  


Rabbe huzuruna Aşka mutmainliğe kanatsız varılmayacağını bilenlerin bildiğini duyanlardanım    


Sevgiyle        

TEFLON TAVADA KALMIŞ CİVCİVİN SORULARI ÜZERİNE




Ütopik bir şeyler söylemek mi asıl olan niyet önce bunu sordum kendi zihnimde dolaşan kendi duvarlarıma çarpan sorgularım üzerine  

Hayır 


Büyük sütunlarla yazılmış büyük puntolarla belirtilmiş büyük bir hayır  

Sadece çağ gereklilikleri ya da geçmiş dönem kalıntılarının oluşturduğu şeyler olduğunu düşünmeden hatta hissederek birçok soruyu sormaya cesaret ederek neden buzullarda kırılması beklenmiş bu kabuğun ve bir civciv tarafından görev bilinmiş bunu sormak isterim  


Sözü düz bir çizgi halinde çekememek ve çekmek bu çabayı gerekli bulmuyorum açıkçası  

İnsan varoluş yaşayış ve hisler âleminde bu denli düz ve düzlem üzerine kurulu bir sistemde değil çünkü 


Girizgâhın saçmalığından sıkılmayıp devamını merak edenler için   


İçine doğduğumuz içinde alışkanlıklar, davranış stilleri, yaşam biçimleri, karar mekanizmaları, ibadet ritüelleri, besin alışkanlıkları, düşünce kalıpları, değer algoritmaları öğrendiğimiz öğretilen yahut karışımlarını bulduğumuz bir serüven yaşam  

yaşamı bu şekilde tabir etmek sanırım zihnim için en doğru olan  

İçinde gün be gün yeni ya da eski, bilindik ya da en yabancı varlıklarla tanışma şansı bulduğumuz keşifler için ayrılmış bir düzlük hayat ve düzlüğü engebeli hale getiren bizler  


Bize öğretilen koşullu ya da koşulsuz kabul ve iştirak sağladığımız tüm öğrenilmişlikleri sorgulamanın insan gönül ve zihninde oluşturduğu çalkantıyı tabire dökmek bir hayli zor 

Ki ;  


Kendi düşüncelerim ve sorgularımın içeride çarptığı birçok duvar, kriter, nereden geldiği belli olmayan engelleri henüz çözememiş biri olarak soruyorum bunları  



Kulluk ve ibadet örneğin en temel ihtiyaç   

Okumanın ve araştırmanın gereksinim dışı olduğu, kolay bilginin daha makul daha kabul edilebilir olduğu toplum ve yaşam kültürü içerisinde yaşamış şairin yolun yarısı dediği yaşlara adım atmakta üzere olan biri olarak Rabbin emir ve yasaklarını, nimet ve cezalarını yeniden kendi vicdan ve penceresinden sapkınlık içine düşmeden yorumlamak isteyen biri olarak kolaycılığı yenmek bir hayli zor  


İnsan ilişkileri, aile ilişkileri, hayat idame edebilmek adına yapılan işler, çevresel bütünlükler, değer algıları, kabul gereksinimleri, toplumda bir sandalye üzerine sağlam oturma çabaları 

Tüm bunlar nereden ve kim tarafından öğretildi bizlere 

Hangi İlahi öğreti yada kültürden   

Kendi söküğünü kendi diken birçok savaş birçok yoksulluk ve birçok zorlukla yaşamış peygamber ümmeti dairesinde olduğunu iddia eden bizler yahut ben yaşam içinde neleri kendi adıma görev neleri başkalarına görev olarak görüyorum hangi dünya ve gönül âlemindeki işleri kendi heybem ya da başkalarının heybesine bırakıyorum ve bu ayrımı hangi kriterlere bakarak yapıyorum  


Sancağı altında toplanma ve şefaatine erişmek için dualarım sözel mi sadece kalpten uzak bir ses mi? 

Hangi duygu ve hayat alışkanlığını benimsedim Peygamberin   


Ütopik bir varsayımla devam ediyorum   


Sabah vakti hiç bilinmedik bir ilçenin popüler olmayan imamı ardında kılınan namazdan sonra yağan yağmurla dans etmeyi bilmeyen  


Yağan yağmurla dans edebilecek düşünceye sahip birinin sabah vakti camiye müdavim olmasına şaşıracak 


Cami cemaati olan birinin yağmur dansını yapmayacak zihinler içindeyim  


Kimin sesi bu  


Sacı uzun küpesi var diye kaç insana en ön safta huzur vermedik  

Biraz aykırı işler yapan insanları neden hemen kümelendirip kendimizi bilen kişiler ilan ettik

Çitlerimiz görünmez ama bir o kadar etkili ki 


Kapalı kapılar ardında kendimizden gizli maddi ve mevkisel tüm çıkarlar için tüm refah getirecek durumlar ve işler için zihin yorarken gökten inen birkaç damla rahmetin müziğine kulak vermeyi abeslik olarak tanımlayacak zihin geçmişine sahip varlıklarız   


Daha da saçmalamak gerekirse  


Bu kuluçkada görevli olan dişil varlık sıcağı sağlamakla görevlendirilmiş dünya yeryüzüne yumurta kabuğu içerisinde bir canlıyı getirme vasıtası kılınan bu canlıyı biraz daha sorgulamak mesela   


Asl olan kırılan yumurtanın kırıldığını görebilmek mi kırılmasına alan açabilmek mi kırıldıktan sonra yine de kuluçka sıcaklığında yaşamayı hayal etmek mi ? 

Daha anlaşılır olması için;   

Canlıların en üstünü insan yeryüzü bahsindeki tüm olanak ve imkânların kullanımına sunulduğu bu varlık neden kendine bir çit örme gereksinimi duyar  

Neden kırılan kabuğu fark etmez kuluçka sıcaklığı zannedip buzullarda Antarktika’da tatlı gelen uykusunu terk etmez  



Sokaktan geçen satıcının sattığı ürünü ucuz olduğunu belirten nidaların mahalle camlarında beliren kadınlara cazip geldiğini gördükten sonra yeniden soruyorum  


Kim görevlendirdi bu nida üzerine sizi 

Elime alıp megafon sokaklarda en popüler şiir mısralarını dünya gerçeklerini ruh ve kalbi besinlerin bedava olduğunu evimizde yahut sohbetimizde karşımızda duran gözlerin içinde kalbe giden bir kapının arkasında olduğunu bağırsam anlatsam kaç kadın bırakır elindeki işini ve cama koşar koşmazsa da olur camı kapatmasa kâfi 


Kaç erkek  (tavana ters asılası bu erkekler ) bu kadınlara cama gitme özgürlüğünü cesaretini verir engel olmaz   

Neden bu denli hem dişil hem erkek varlıkların dünya idamesi adına gerekli sanılan işlevler üzerine dikkati 

Neden penceremizden bir kuş girmiyor ve neden sadece rakamlar çıkarlar haz ve eğlence üzerine kurulu bu düzen  


Çok merak ettiğim bir sual 


Eski dönemlerde annesine ablasına eşine kardeşine abdest suyu döken kaç erkek var sahiden soruyorum kaç erkek var  

Dini sınırları aşmadan haram helal dairesi içerisinde aynı ortamda bulunabileceği kadınlara abdest suyu getiren döken kaç erkek var  

Bunun tersini yapan birçok kadın vardır çünkü görevsel alışkanlıklar bunlar  

Fazla mı romantizm ya da romantizm mi dünyanın bize bizden alarak bizim olan duyguları yerine materyalleymiş duyguları bize nasıl getirdiğini nasıl fark edebiliriz  


Sahiden bu kuluçkanın üzerinde oturmak sadece annenin görevi mi kuluçka süresi tamamlanmış bir civcivin öğretilerine biraz olsun geriye dönebilmek adına bakmak istemek nasıl yapılır   

Saçmalanacak çok şey var  

Lakin sokakta ucuz olduğunu beyan eden satıcıdan ürünü bitmeden ürünü almaya gitmeli

Kendimizden sunamadığımız nimetleri topraktan gelenlerle ağaçtan sunulanlarla yer değiştirme vakti 


Sofralarımızda eksik olmasın kuş sütü ( mümkünse en marka olanı ve en uygunu )

Oysaki kuş sesi yeterdi cenneti kurtarmaya    


Sevgiyle... 




İZAHSIZ YAŞAMA SANATI

ŞİİRİN GETİRĞİ SUALLER ÜZERİNE




İnsan varoluşsal sancıların içinden geçip varmak istediği yerin neresi olduğunu kendine sormaya başladığı günden, sorunun gerçekliğine inandığı gün arasında yaşadım sanan bir varlık.  


Soru sorulmaya yetecek tecrübe ve deney varken daha da dibi görmek gerekliliğini kendine izahsız yaşama sanatına vakıf biri.   


“Celladıma gülümserken çektirdiğim fotoğrafın arkasında yazılanlar”


demiş İsmet Özel yaşam içinde kaç kez kendimizi zihin çöplüğümüze idam ettirdik, kaç kez insana bahşedilmiş Rabbani ruhun odalarında gezindik? Kaç kez güldük celladımıza ve sakladık bu anıları en değerli zihin albümünde.  


Vaktin ve zamanın getirdiği hırdavat medeniyeti içerisinde bize kendimizi hatırlatan kaç kalbin ruhun varlığına oturup çıkarsız bir şükür ettik. Rabbe gidecek kaç yol çizdik hayal ettik ezberledik özümsedik ve çıktık yola, var mısın ki var oluşsallığına şancı çekmeye niyetlisin dedik aynada görülen aksi sedamıza  Tüm bunların gerçekliğinde duyulan bir sualin sordurduğu dur bundan sonrası   


“kıymetini bilmiştir umarım”   


Kıymet bilmek nedir?  


Kendi kıymetini bilmeyen insan neye kıymet biçebilir, öyle bir kum fırtınasının içindeyiz ki gözlerimize yüreğimize Rabbani verilen emanetlerin hemen yanına kendimizi görmememiz için öyle kum parçacıkları doluyor ve öyle özümsüyoruz ki onları  


Bu karanlıkta bu fırtınada aynada görülende kim kalpte ki kim ruhta ki kim ve insan kendinde neyle kimlik kazanıyor. Hangisi benim hangisi yabancı   


Tüm bunların gerçekliğinde kendimizde taşıdığımız sorgusuz kabul edilen değerler neler, bunca bilinmez içinde kendi kıymetini bilmeyen kendini bilmeyen biri neye hangi ölçüde kıymet vermeye kalkışabilir ki ve sorgulayabilir yâda sorulan bu suale kendinde yanıt bulabilir   


"Hararet nârdadır, sacda değildir, 

Keramet sendedir, tâcda değildir. 

Her ne arar isen, kendinde ara, 

Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir. "     



Kimin heybesinden arta kalanlarla kendimize bir şekil verdik bir yaşam ezberledik gaye amaç bulduk kimin secdesiyle secde ettik kimin imanıyla iman ettik kim bunlar bizdeki biz olmayan bize benzemeyen bizi bizlikte görmeyen heybe sahipleri?   


Kaç kez indik kendi dehlizlerimizin merdivenlerinden kendimizi bulmak adına kimin görevi bu yaşam kimden arta kalan kimin seçeneği   


En mukaddes ayda bulunan ve iman ettiği idaasını taşıyan toplumun sokakları neden başkasının kapısına çıkan merdivenlerle dolu. Bırakalım başkalarını nerde ve kime gülümsedik bilmeden bir fotoğraf karesinde ki celladımız oldu bu sözler bir fotoğraf arkasına   


Aramanın ilk kuralı kaybolmak sanırım kendinde kaybolmak öğrenilen tüm duygularda kaybolmak seçimsiz gelip hayatın kanunu olan işlerde kaybolmak   


İnsan kendinde bastırdığı tüm duygularına kanat takmadan nasıl eder ki iman kime benzeme yarışı bu kimden olur alma yarışı neyi tuttuk neye iftar ettik neye benzedik neydik ne olmalıydık  


Efendimizden kaç hal var bizde kaç yaşam kuralı  

Rabbin hangi sevgi rahmetini çerçeveleyip astık duvarlarımıza  

Korku mu bizimkisi yoksa saf sevgi ile iman mı hangisi?   


Nerde aramalıyız kendimizi kimde kiminle neyle nasıl ne biçimde hangi değer cetveline bakarak kimden kaçıp kime koşarak  

Zihin çöplüğünün tam ortasında kendine yönelmekte adım sahibi niyeti taşıyan ben ne anlıyorum bu soruları sormaktan ve bende ki bende neler benim ve neler beni benden uzaklaştıran çöplüğün sahiplerinin     



"Aşk bir şem‘-i ilâhîdir benim pervânesi 

Şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi "  



Tüm bunlara deva bir şey var insanda yanmak   


İbrahimi yangını kendinde taşıyan kişi olmak varken neden bu kaçış ve benzeyiş  

Ateşin bizde yakacak bir şey bulamayacak kadar bu âlemde bir Aşk için yanmaktan neden korkar insan  


Şimdi yeniden sorarım   


Hangi değer ile kıymet verdik ki sorarız kıymetin anlamını kendimize, yandık mı İbrahimi şekilde bulduk mu özdeki kendimizi  


Suali soran narin kalbin karşısında, kendi çöplüğünden yanıt bulamayışın gevezeliği belki de bunlar   


"Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende: İşte İbrahim olmak bu. " 


Özüne dönüp özünde Aşkı bulanlara Aşkla Rabbe kul olanlara selam olsun  

Dünya denen cennetin prova sahnesinde insana insanca sorular sorduran kalplerin iz düşümlerine denk gelmek duasıyla  

Bu sahnede gereken azim ve Aşkla gökyüzüne Aşkı yazabilmenin duasıyla  

Kendini bulup kendi ile Rabbe gidebilenlerden  

Aşkı Rabbin katında dünyalıklardan arınarak yaşamayı hak edenlerden olmak duasıyla    



Gereksiz tüm görevlerden kurtulup gerçek Aşkla yazmanın ve yaşamanın getirdiği günlere bir ödev bırakarak kıymetini bilmeyi öğrenerek yeniden gevezeliklerde bulunmak duasıyla   


Aşkla ….  




Minderler Neden Çiceksiz

 

İnsan zorunda hissetmeden 

İhtiyaç duymadan 

Egosal ihtiyaçsal değilde 

Aksine bütün seçenek ve olağanları değerlendirip kendi adına semasal ve duygusal ayrımlar çizip 

Kendi ile bi his olduğuna kani olduğunda ne yapmalı 

Neyle neyi siniyoruz hayatta 

Hayat ney 

Aşk dediğim hakikat neyden sıyrılıp bulunan 

Tüm sıfat beklenti kişisel çıkara kapı açacak duygulardan uzak durup yâda en dibine yanaşıp kapılmadan nanik yapıp kapıdan yine kendi alemine duygusuna seçilmiş işlenmiş olana dönünce ne yapmalı 

Yani sevmenin yok yok Aşkın var oluşu başlı başına yeten şey değil mi zaten 

Kendimle oturmuş Aşkın bilinmez koridorlarına dalma ya çalışıyorum 

Biliyorum ordasın ve biliyorum hala benlesin 

Sözün ve yüreğin bi gün kanatlanıp gelir umarım sevda ile aşk ile

İlticam kime en aziz kimden sesim

 

Gitmek nasıl bir şey

Sabahın sesinden bir şehre inip

Ses vermeyen mabetlerde hal aramak 

Kanatlı görüp şaşkın yürekle kendimden sormak zamanı

Gelmek nedir yüreğim

Bu yokuş, bu kalp, bu dost, bu çiçek, 

İşte zamanı kardeşliğin

Göğümde sesleri söylüyor çiçeğim

Bir ses versem duyar mı?

Sayaç zaman gün ay bestesiz şarkı

Özlemden gidilmiş kelimeler yuvası

İlticam kime en aziz kimden sesim 

Durak kimsesiz sabah yağıyor şehre ben içime koşuyorum

Bir insan köşede doğar mı?

Ben nerde doğdum

Yahut nerde vereceğim emaneti 

Ah teyzem nedir sesinde beni çıldırtan delilik 

Tutup atmak yok mu zamanın dışına kendimi birde çiçek yürekleri

Bir şehir caddesi inziva 

Bir Aşk bendeki köşe

Kaç yıl çocuk kaç zaman 

Neredeyim gitmek nedir ben kimim 

Bir dostun sesinde kaldı yüreğim

Bir köşede kaldı Aşkım

Beni nereye götürüyorsun çocuk

Telif Hakkı © 2025 Birdağköylüsü - Tüm Hakları Saklıdır.

Destekli

  • Aşk Kadın
  • Söz Verilen Masumiyet
  • Ulaşmamış Mektuplar
  • Dilekçeli Şiirler
  • Hayalli Şiirler
  • Sebepsiz Şiirler
  • Çocukca Şiirler
  • Özlemli Şiirler

Bu web sitesinde çerez kullanılır.

Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.

Kabul Et